2 Kasım 2016 Çarşamba

acıya karşı yüzsüzlük

Rüzgarsız bir gecenin hüzünlü sakinliğinde bir çuval dert taşıdım sizlere. İlk hangisi çıkacak diye bir kavga kıyamet derken bir dert daha eklenmiş oldu dertlerime.

Geçen gece, geçen gece dediysem son yazışımdan iki gece sonrası, ay beni bir ağlama tuttu ki sormayın! Uzanıyodum anacım yatağımda kuzu kuzu, saat de henüz 2ye varmıştı, tam sükûnet saatleri anlayacağınız. Telefonumda mayın tarlası oynuyorum, ki en sevdiğim oyundur, gözlerim yanıverdi birden, kırpıştırmaya gerek kalmadan süzüldü bir damla, Süzüldü dediysem göz çukurumda kaldı çünkü yer çekimi. Bir lokomotifin nizamıyla takip etti diğer gözyaşları derken derin bir nefes yaktı ciğerlerimi. Yetmedi, daha çok içime çektim havayı; nefes aldıkça canım yandı, canım yandıkça ben ağladım ve ağladıkça nefes aldım. Bu böyle giderken "Lan" dedim, "ya bi şey olduysa da ondan ağladıysam?", içimden dedim tabi mikroplar, o saatte deli miyim kendi kendime fısıldayayım. Kikirdeme len bi dur. Sonra düşünmeye başladım işte ne oldu, ne zaman oldu diye; yok, çıkmadı bi fındık kabuğu kadar sebep. "Ee, ne o zaman derdin?" diye bi tavır yapmışım ki kendime, ufff! Tam modumu -3550den 0a çekecektim ki içimdeki mikrop "Bi şey olmadı ama olur belki, baksana nasıl dertlendin?" diyip kurtları saldı anacım bağrıma. Te bi daha uyku girmedi, feri mi kaldı baksana bacım gözlerimin? İşte hal böyle iken ben de yokladım bi çevreyi, hastalığı neyim olan var mı diye; herkes turp gibi maşallah, bu mikroplar seni beni gömer hanım ablam ben diyeyim bak sana.

-2 Koca Ay Sonra-

Şimdi dur bi celallenme len manyak, bi sor evvelden ne sebepmiş yazmamış olmam? Du hele anlatıcam.

Merhabalar efenim, ben ailenizin mikrobu, gönüllerin anonimi! Mutsuz bir anı keyiflendirmek için yazılan mutlu kelimeler denizime hoş geldiniz! ya da ben hoş geldim sizin mutsuz hayatlarınızı gördükçe şükreder hale... Yahu bi durunverin gari, bi soluklanın köşede. Dur dur enişte beyler de gelmiş ya niye söylemiyonuz anacım? Buyrunuz enişte beyciğim üst katımız aile salonudur. Siz yerleşedurun ben de başlayayım küflenmiş beynimdeki "Yenidoğan Ünitesi"nde birikenleri sizlerle tanıştırmaya.

Şimdi durumlar şöyle güzel ablam; ben üstteki satırlarda belirttiğim üzere "son" ama aslında bu mecramın "ilk" yazısı olan yazıyı yazdıktan iki hafta sonra terk ettim bu diyarları. Hani benim deniz kokulu rüzgarım -leş gibi iyot:(-, misler gibi bir balkonum ve gölgesinde günü gece ettiğim ağaçlarım vardı ya, hah işte onlar artık yok ya da ben yokum artık. Yeeepppisyeni bir diyardan yazıyorum sizlere, bundanmış içimdeki sıkıntı da. Ayrılacak olmanın sancısıymış bir tarafı yeşil, bir tarafı deniz olan memleketten; hissedecek olmanın sancısıymış kuru dağlarla çevrili olan bir düzlüğe vurmuş balinanın duygularını. Bak bak nasıl heyecanlandı dert tasa anlatıcam diye. Dur dur hüzne bağlama hemen, kıyamam gözyaşına:p Kötülediğime bakmayın, gökyüzüne bu kadar yakın bir yerde yaşamak ne kadar güzel anlatamam, zaten siz de anlayamazsınız:d

Evvet sayın seyirciler yayınımıza kaldığımız yerden devam ederken bir son dakika gelişmesiyle "komik bir yazı" temennilerini bize sunan Mavi Kedi isimli arkadaşımıza sanal ortamdan sevgilerimizi ve teşekkürlerimizi iletiyor, yazının istediği kıvamda neşeli bir yazı olmasını diliyoruz; gerçek ortamda neler olacağını size söylemiyim de azıcık heyecan yapın eheheh.

Evet konumuza dönecek olursak yeni hayatımda her şey süper mi dersiniz? Hayır dediğinizi duyar gibiyim ama evet annecim her şey süper ama tabi hangi açıdan baktığınıza bağlı. Efendime söyleyeyim misal ben pek optimist bir insan evladı olmamakla birlikte sizin gibi mikroplar kadar pesimist de değilim. "Lafı kırk dereden aldığın suyla çamaşır suyunda kaynatma da söyle ne diceksen!" diye atar yaptığınızı da duyar gibiyim, çatlaman gari döküyorum kurtları. Şimdik bu yeni hayat, karaya vurmuş balina falan dedim ya anacım ben, hah işte bu parlak ve mavi gökyüzünün altında imiş sevmediğim insan tipi. Ben dağ bayır demeden koşup uzaklaşırım sanırken bu insan tipli parazitler de benim sırtımdaki çuvalımdaymış ya... Kambur yapmışlar bütün yol bana... Kurtulamadım bu illet tiplerden anlayacağınız, tam her şey güllük gülistanlık, bağ bahçe bu parazitler fırlıyor oradan buradan. Ay ne keyfim kaldı ne tadım tuzum ayyyolll, yetişiiiiin itfaaayyeee, efbiayyyyy!!!!!

Hazır keyif kaçıran, tatsız parazitlere de değinmişken -Ayyy bana dokaannndıııı buğğğ- bunların antibiyotiklerine de değinelim yüksek müsaadenizle Mavi Kediciğim. -Mavi Kediciğim diyorum çünkü başka okuyanım yok:(- Ay size de VefasızMikroplar mı desem? Durun hele bi hemen kurtlanman, konuyu dağıtman, cetvele dizdirmen kendinizi. Gelelim parazitlerle girilen savaştan galip çıkma yollarına. Efendim bu sağdan soldan kafa uzatıp gülümseyen, sinirlerinizi hoppadanak teee termosfere zıplatan manyaklara karşı tek bir çözüm yolumuz var. Meraklananlar ocağın altını kapatıp gelsinler hemen, veriyorum mucize sırrı: : GÜLÜMSEMEK!
"Ayyy ne diyo bu manyak yine ya?" diyip hayıflanmayın bi anacım durun. Şimdi bu hadsiz, nankör ve fırıldak parazitler; hadsiz, nankör ve fırıldaklar çünkü beyinleri yok... Velev ki sen aldın bu hadsiz, nankör ve fırıldak parazitlerden birini, geçtin anacım karşısına, elinde de tuzlu bi süt mısır, ohhh emüklüyon bunun karşısında. Arka fonda da "Ben senin var yiaa....." diyen Yıldız Ablamız... Sen derdini bu parazite insanca anlatsan anlamaz -Çünkü parazit-, sayıp sövsen anlamaz... "E napıcaz anacım, kendimizi mi keselim?" diyen mikroplar şöyle bi 30 santimlik bi yerdem yere atıversin kendini size zahmet. 30 santim diyorum çünkü sizler benim için çok değerlisiniz, size bi şey olsun istemem anacım. Ay dur dur ahahah sil şu yüzündeki şaşkın ifadeyi, zaten toplasan üç kişisiniz birinize bi şey olsa ayy aman Allah muhafaza, nerden ekmek yerim ben? Hiç mi beni düşünmüyosunuz VefasızMikroplar? Ay beni afakanlar basıyor Hüsnü! Sizin cezanızı sonra keseyim iyisi.
Nerede kalmıştık? Sen evladım, evet evet sen! Kalk bi söyle bakıyım nerede kalmıştık? Hah bilmezsin tabi, kikirderken yazıda ne anlatmışım anlıyon mu sanıyon? Otur, 50 puan veriyorum sana, o da eğriyi aşaaalara çekme de geçme notu yüksek olsun diye.

"Eee nerde bizim bu antibiyotik?"

Efendim dediğim gibi, antibiyotiğimiz gülümsemek. Bu zırtpırt karşımıza çıkan parazitlere gülümseyip geçiyoruz çünkü bi daha mı gelicez dünyaya ayol? Boşver gitsin, ya da dur sen boşverme. Hassas mikropsun, içerlersin falan heeeç uğraşamam gardeşşim. Gerekirse git köşeyi dönünce ağla, salyan sümüğün meydana saçılsın ama o köşeyi dönene kadar sabrediver ver acıya karşı yüzsüzleş.

Sadece gülümse. 

Çünkü gülümsemek bir insana yapılabilecek en iyi şey olduğu gibi en kötü şey de.

Ama sen tüm kalbinle, tüm iyiliğinle gülümse çünkü gülümsemek belki de bir hayat kurtarır?


http://yemek.com/intihar-etmeyi-dusunen-kizi-kurtaran-starbucks-baristasi/sayfa/3